13.5 C
İstanbul
18 Mayıs 2025 Pazar
Ana SayfaHaberlerSektörel‘Düşük prim için verilen yanlış beyan tüketiciye kaybettiriyor’

‘Düşük prim için verilen yanlış beyan tüketiciye kaybettiriyor’

Yayın Tarihi:

İlgili Haberler

Erdoğan’dan maaş zammı açıklaması: Emeklileri memnun edeceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Memurlarımıza zamlar gelirken, emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da inşallah memnun edecek adımları atacağız." dedi. Erdoğan, "Vatandaşlarımız gönüllerini ferah tutsun, ekonomi kadrolarımız işinin ehli. Enflasyonu yine tek haneye AK Parti kadrolarının düşüreceğine inansınlar." diye konuştu.

İstanbul’da nargile yasağı devam edecek

İstanbul Valiliği, 2020'de başlayan nargile servisine yönelik yasağın devam edeceğini duyurdu.

Gram altın rekor seviyesini test etti

Gram altın, zirve seviyesi olan 1621 lira seviyesini test ederken, şu dakikalarda 1616 lirada işlem görüyor. Ons altın ise, 4 günlük yükseliş trendini sürdürüyor.

Haziranda en çok çayın fiyatı arttı

Tüketici fiyatları bazında haziranda fiyatı en fazla artan ürün yüzde 14,93 ile çay ve diğer demlendirilen içecek çeşitleri, en fazla düşen ise yüzde 6,14 ile yumurta ve yumurta ile ilgili ürünler oldu.

- Reklam -

Howden Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Bölge CEO’su Atınç Yılmaz, Türkiye sigorta sektörüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’de sigorta sektöründe 2022 yılında yaklaşık 213 milyar TL’lik prim üretimi gerçekleştirildiği bilgisini veren Yılmaz, “Bu da toplam yurtiçi hasıladan yüzde 2’nin biraz üzerinde bir pay alındığını gösteriyor. Bu oran son 2 senede yüzde 1,2 gibi rakamlarda bu seviyeye gelerek önemli bir gelişim göstermiş oldu. Ancak dünya ortalaması olan yüzde 7’lere gidecek hala uzun bir yol var. Nitekim ilk 3 aylık prim rakamlarına göre 100 milyar TL’ye yaklaşan bir tutarla enflasyonun da çok üstünde bir büyüme görülüyor. Sigortanın payının gelecekte daha da artacağını görebiliyoruz. Reasürans korumasına baktığımızda ise Türk sigorta sektörünün reasürans koruması konusunda oldukça hassas ve bilinçli olduğunu söyleyebiliriz. Oto ve sağlık sigortaları dışındaki branşlarda yüzde 90’lara varan reasürans korumaları bulunuyor. Ayrıca bütün branşlarda sigortacıların üzerinde kalan riskler içinde, deprem başta olmak üzere doğal afetler için ayrı korumalar alınıyor. İlave olarak SEDDK de düzenli olarak sigortacıların doğru miktarda koruma alıp almadığını kontrol ediyor ve şirketlerin sermaye durumlarını kontrol ediyor. Özetle Türk sigorta sektörü bugün 50 trilyon TL’nin üzerindeki bir riski rahatlıkla üstlenip, gerekli reasürans korumasını sağlayıp, hasarını yönetebilecek seviyede.” diye konuştu.

Yakın zamanda Türkiye’nin çok büyük bir felaket yaşadığını, binlerce insanın yaşamını yitirdiğini, binlerce fabrika ve işletmenin zarar gördüğünü kaydeden Yılmaz, şunları söyledi: “Maalesef ülkemiz tarihinin en büyük felaketini yaşadı. Öncelikle yaşanan acılar ve yitirilen hayatlar geri getirilemez ama bunun dışındaki mali kayıplar mutlaka telafi edilebilir. Burada devletimiz her ne kadar vatandaşının yanında olsa da sigorta sistemimize büyük iş düşüyor. Zaten olması gereken de böylesi riskler gerçekleştiğinde sigorta sisteminin işlemesi ve mali yükü vatandaşlar ve dolaylı olarak da devletin üzerinden almasıdır. Burada üzülerek söylemeliyiz ki bu bölgede sigorta penetrasyonu beklediğimiz seviyenin oldukça altında idi. Zorunlu olan DASK’ta bile yüzde 50’nin altında bir oran olduğunu görüyoruz. Kaskoda yüzde 17, konutta yüzde 10 gibi düşük oranlarda penetrasyon var. Neyse ki orta ve büyük ölçekli sanayi işletmelerinde sigorta penetrasyonu biraz daha yüksek ama küçük ölçekli sınai ve ticari işletmelerinde yine çok düşük penetrasyon oranlarına şahit oluyoruz. Tabii burada başka bir soru daha karşımıza çıkıyor, penetrasyonun yanında doğru bedellerle poliçenin yapılmış olması. Özellikle DASK’ta karşılaştığımız sorun, evlerin olduğundan daha düşük metrekarelerde gösterilmiş olması. Düşük prim ödemek için örneğin 150 metrekare bir evin 35 metrekare olarak gösterilmesi gibi sorunlara çokça rastlıyoruz. Bu da maalesef zararın çok düşük bir kısmının sigorta sistemine devredilmesine neden oluyor.”

Gelişmiş ekonomilerde sigortacılığın, bireysel ve kurumsal risk yönetiminin en önemli unsuru olduğunu dile getiren Yılmaz, “Bu ekonomilerde ana koruyucu unsur devlet değil, sigorta sistemidir. Bu bilinç, tüketicide de, devlette de bu şekilde oluşuyor. Yani buralarda başlarına bir felaket geldiğinde ‘devlet bizi kurtarsın’ anlayışından ziyade, bugünler için yatırımını yaptığım, riskimi devrettiğim sigortacı zararımı karşılasın anlayışı hakim. Bu yüzden gerekirse zorunlu sigorta kapsamını genişletip, doğru sigorta korumalarının alınmasını sağlamak ve bu şekilde sigortanın daha da tabana yayılmasını sağlamak gerekiyor. Böylece devletin, dolayısıyla bütün vatandaşın sırtında bir yük olarak kalmasının önüne geçilmesinin sağlanması gerekli. Tabi ki devlet her zaman için en ufak bir mağduriyet olmaması adına gerekli önlemleri alacak ve destek olacaktır. Ancak bu tür doğal afetlere karşı mücadelede sigorta penetrasyonunun ciddi şekilde artırılmasından başka kalıcı bir çözüm bulunmuyor.” şeklinde konuştu.

- Reklam -

En Son Haberler

CEVAP YAZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz